kış bitmişti ama yaz henüz gelmemişti. geceler henüz bitmemiş ama gündüzler üzerimizde aydınlanıyordu. meyveler olgunlaşmış ama olgunlaşmadan çürümüş insanların boğazlarına gidiyordu. bağ bozumu zamanı gelmemişti ama şaraplar yapılıyordu. her fruktozun bir alkole dönesi vardı belki. bu dönüşüm insanın elinde değildi ama eli ayağı olduğunu, ancak eli ayağı başka bi şeye dönüştüğünde anlardı. geceyi yargılayıp gündüze mahkûm etmek, insanın ayıklığıyla yapabileceği bi şey değildi. ayık olsa güne ulaştığına sevinirdi. geldiğin yoldan geri dönmek adalet miydi mesela? ya gittiğin yere geri dönememek?
kare kökler… küp kökler. adaletin bi mantığı, matematiği var mıydı o günlerde?
yol ayıkken geri dön.