istediğin şeyi alabilirsin, her tarafı karalarla çevrili yalnız su birikintisi adeta bir içSEL-deniz. ruhunu, canını dökmene gerek yok zaten çok tuzlu, çok hızlı. kenarda kafanı gömdüğünden beri dişlerinin arasında kum var. sonra giyinip suya gireriz. sigara içerim ben bi tane. gidilebilecek bi kaç bi yer biliyorum. ama yüzünü nasıl hatırlayacağım, hiç bilmiyorum. zaten herşey bulanık. benzettiğim kadarıyla soyunup suya gireriz belki. hepsi yalanlar ve korkulardan. korkulan kuyulardan. içine dilek paraları atılmış korku kuyuları. sadece o zamanlık diye dilenmiş sanki. sadece o zaman karşımdasın işte.
dikkat birileri geliyor!
sadece benzetmek istedim diye güneşler altında yandık da kuruduk. sırtlar yanarken soğuktan üşüdük. sırtlar pişti de göğüsler dondu. ikiye bölünmenin daha farklı yolları olduğunu da sonradan öğrendik.
pişmiş pirinç tanelerini kuma gömmüşler.
x2
bu tanelerden yapılma pencerelerin arkasından bakıyormuş, bulanıkmış hep tabi görünmüyor tam: yaklaşık 26 m2. güneş de girmiyor. dışarı çıkmıyor. göremiyor. rüzgar essin de soldaki üç büyük ağaç sallansın. gece belli belirsiz sallanırken sürekli dikkat çeksin en iyisi.
geçen senenin ekinleri asya kıtasının sürekli yağmur yağan topraklarında bile tam ıslanmamış. toprağı kazsan ne çıkar.
şimdi ikiye bölünmüş tam simetrik. yan yatarken, sanki bişey batıyor bacağıma.
seneler oldu baya. saklayıp da çıkaramadıklarımız topraklardan. bir bütünüyle yazamadıklarım. tarihsel sıralama hatalarıyla dolu hikayeler. birbirine en sonunda bağlanır diye ümit edilenler. bir sonraki olayları merak ettirmeye çalışmalar.
biraz yaşamalar, biraz var olmalar. arzu duyulan uykular.
pişmiş pirinç tanesiden tohumlar 3 tane koca ağaç olmuşlar bu sene. duvarın sol tarafındalar. iyi bak!