tek ayak üzerinde durmaktan yorulmuş ve tek ayak üstünde durmaya alışmış. sol tarafta 3 ağaç hepsi tek, bahçenin kemerli duvarla ayrılmış diğer tarafında, aynı duvarın sarmaşıklarla sarıldığını gören yeşil bahçe ve onlara üstten ve aynı seviyelerden bakan bir sürü bina ve bir süre bakan bir takım insanlar.
korozif bir ortam yok gibi görünüyor. çatı kaplama kurşunları da iyi görünüyor. stabiliteye adanmış hayatları görüyoruz çoğunlukla. kimse / hiçbir şey aşırıya kaçmıyor. bir şey göstereyim, efendim ilgi çekeyim derdinde değil. ne bi’ gösteriş ne bi’ imitasyon, bir mimik, mimesis ha’şa!
ne iyi veya ne kötü diye bir soru da sormak imkansız gibi gözüküyor. kimsenin aklın bile gelmiyor olabilir. herkes de abraxas olmuş kendi içinde, duruma göre pozisyon alınıyormuş gibi, onyıllardır durdukları yerlerinde hem de. o zaman, bize dokunuyor mu? bir şey hissettiriyor mu diye soralım: ya da bizi başka düşüncelere, her hangi bir şeyleri düşünmeye itiyor mu?
eğer böyle de değilse, o zaman soruyu değiştirmek gerekiyor demek.
ne zaman?
onun da cevabı görece basit: biz ne zaman öyle görüyor, öyle hissediyorsak. işte kuru korozyona da o zaman uğruyor isimler cisimler. zar zor otobüslerine bindiğimiz durağın yerini değiştirmişler. gerçi geçmişe içerek de bişey elde edemedik.
baktıkça aşındık ama ey iki gözlüm.